Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.
- They have enough capital to establish another factory.
Nihai amacımız dünya barışını kurmaktır.
- Our ultimate goal is to establish world peace.
Bazı temel kurallar belirleyelim.
- Let's establish some ground rules.
Kasaba 18. yüzyılda kurulmuştur.
- The town was established in the 18th century.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
- To be successful, you have to establish a good plan.
Bu keşif araştırma yapmak için bent kapaklarını açtı ve soruşturmanın meşru alanı olarak disiplin kurulmasına neden oldu.
- This discovery opened up the floodgates to research and led to the establishment of the discipline as a legitimate field of inquiry.
Sinir hücresinin sinir dokusu için temel birim olduğunu belirlemek neden bu kadar zor?
- Why is it so difficult to establish that the nervous cell is the basic unit for the nervous tissue?
Bush yeryüzünde adaleti tesis etmek Allah tarafından gönderildiğini düşünüyor.
- Bush thinks that he has been sent by God to establish justice on Earth.
Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı.
- He left part of his estate to his son Robert.
Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı.
- He settled part of his estate on his son Robert.
Sami, Mısır'da bir mülk bıraktı.
- Sami left an estate in Egypt.
Leyla, Teksas'ta büyük bir mülke sahipti.
- Layla owned a huge estate in Texas.
Tom amcasının arazisini miras olarak aldı.
- Tom inherited his uncle's estate.
Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı.
- My sixty-year-old aunt inherited the huge estate.
Tom oğlunun onun gayrimenkulunu miras olarak almasını diliyor.
- Tom wishes for his son to inherit his estate.
Then she began a treatie to procure, / And stablish termes betwixt both their requests .
... their content will establish brand and therefore establish ...
... a long time, I think, to re-establish its ability to deliver basic services, but what ...